Ana içeriğe atla

Talin, Estonya'da Sayısal Yayıncılık konferansında sunduğum Türkiye, sonunda sayısal karasal televizyona başlıyor adlı sunumum

 22 Ağustos 2013'te Estonya'nın başkenti Talin'de, Levira şirketinin düzenlediği Yeni Bağlantılar adını taşıyan Sayısal Yayıncılık konferansında bir sunum yaptım. Sunumun ilk yansısında da görüleceği üzere blog yazarı olarak gerçekleştirdim bu sunumu. Pek öne çıkartmasam bile İngilizce dilinde, sadece televizyon teknolojisi konulu bir blogum var. Adresi şöyle: TVTechTR.blogspot.com
Etkinlik ile ilgili değerlendirme yazısından önce, benim sunumumu paylaşmak istedim. 17 yansıdan oluşan sunum, bilgisayarın azizliği ile ara vermek zorunda kalsam bile, keyifli geçti. Sunum sonrası yemek ve kahve aralarında bir çok soruyla karşılaştım. Farklı bağlantılar kurdum. Konferansın adının gereğini yerine getirdim: Yeni Bağlantılar kurdum... 
Yansılarda yazılı bilgileri dilimize çevirmeyeceğim. Ancak önemli gördüğüm kimi noktalara ilişkin açıklamalarda bulunacağım. Hane sayısı için hep 18 milyon kullanılır. Ben artık bu sayının 19 milyon olması gerektiğini düşünüyorum. TOKİ'nin yaptığı evleri düşününce 20 milyon bile olabilir belki. 
Bildiğimiz kılçık anten ile yayın alanların oranına dair farklı rakamlar var. Bana kalırsa bu oran %15'in de altındadır. Ancak evlerdeki ikinci televizyonlarda yayın büyük oranda TV üstü anten ile alınmaktadır. Yani %15'e düştü zaten o zaman bu işe hiç gerek yok yaklaşımı pek doğru değil. Bu konuyla ilgili farklı tartışmaları önümüzdeki günlerde yazacağım. Özellikle Almanya örneği ufuk açıcı.
 Biz biliyoruz rakamları tabii. Bu yüzden çok ilginç gelmiyordur sizlere de. Ancak sunumu yaptığım kitlenin ülkemizi pek tanımadığını dikkate almam gerekiyordu. Bir önemli ayrıntı 2006 yılının Şubat ayında DVB-T deneme yayınları İstanbul Çamlıca tepesinde başladığında ülkede analog yayınların izlenme payı %50'ler civarındaydı. Aradan geçen 7 yılda doğru düzgün yatırım yapılmadığı için kalitesi iyice düşen analogun karşısında her geçen gün güçlenen uyduyu düşündüğünüzde sonucun böyle olması anlaşılır. Analogda HD yayın yapma ihtimaliniz yokken uydu üzerinden Ultra HD (4K) yayın konuşuluyor. Peki HD için bile yeterli bant genişliği sıkıntılı olan sayısal karasal, 4K yayını nasıl taşıyacak? Bu sorunun yanıtı da ilerleyen günlerde.
 Gene sektör çalışanlarının malumu bir durum. Bizler televizyon izlemek için para vermeyi sevmeyen bir milletiz. Özellikle Free To Air (FTA:Ücretsiz olarak yayınlanan) içeriğin geniş yelpazesi ücretli içeriğe gereksinimi azaltıyor. Ülkemizde ücretli yayının temel motivasyonu, başkası ileri sürülse bile, futbol yayınlarıdır.
 Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu verilerini esas aldım burada. Ancak uydu platformlarının abone sayıları son bir kaç çeyrektir açıklanmıyor bu raporlarda. Bu güzden rakamlarda hata olabilir. Ancak oranların doğru olduğunu düşünüyorum.
 Burada IPTV'nin pazar payının çok düşük olduğu net bir şekilde görülüyor. Bu durumun farklı açıklamaları vardır elbette. Ancak borsada işlem gören bir şirketle ilgili yazma cesaretim yok. Özel sohbetlerde fikirlerimi belirtmeyi tercih ediyorum.
 İhale ile verilecek lisanslar toplu halde. Tabii ihale sonucu bölgesel ve yerelde hedeflerin tutmadığı ortada. 8 ilde hiç katılım olmadı, çoğu ilde 7 sayısının altında kalındı. Bölgesel ihalelerde de 4 sayısına ulaşılamayan çok bölge var.
 Bu yansı, RTÜK'ün 15 Ağustos 2013 tarihli açıklamasıyla geçerliliğini yitirdi. Ancak büyüklükleri göstermek için olduğu gibi korudum. Ulusal ihalenin yürütmesinin durdurulması tüm planları alt üst etti.
RTÜK tarafından belirlenen parametrelere göre kimi yerlerde ev içi, televizyon üzeri anten ile yayın almak olanaklı olacak. 
 Sunumda kullandığım bu fotografı Prag'da çekmiştim. Sunum sırasında bahsettim 2006'da Prag'da çektiğim bu kule yayın kulesi mi emin değilim diye. Dinleyicilerden birisi, sunum sonrası tanıştık kendisiyle, doğruladı beni. Kendisi Çek Cumhuriyeti'nde öğretim görevlisiymiş. Daha önce Kuzey Kıbrıs'ta da çalışmış. Gerçekten yayın kulesi olarak kullanılıyormuş.
RTÜK'ün sayfasında Türkçe olarak bulunabilecek bu dokümanda alıcıların asgari karşılaması gerekli şartlar belirlenmiş. RTÜK, yayınladığı bir yönetmelikte ülkede üretilen ve ithal edilen alıcı cihazlarının bu standartları sağlayıp sağlamadığını kontrol için bir referans laboratuvarının kurulması gerektiğinden bahsediyor. RTÜK'ün sayfasındaki tarihlere göre iki ay sonra Ankara'da yayınların başlaması gerekiyor. Artık bu tarihlerin, tarih olduğu aşikar gerçi. Henüz ulusal yayıncıların kim olduğu bile belli değil. Ancak piyasada DVB-T2 alma özellikli bir çok cihaz var ve halen bunları denetleyecek laboratuvarın kurulduğu haberi yok. 
ANTEN A.Ş. ile ilgili blogumda çok sayıda yazı yazdım. RTÜK üyesi ve benim de katılımcıları arasında bulunduğumuz panelde de dile getirdim. 6112 sayılı yasanın ilgili maddesi gereği RTÜK tarafından verici tesis ve işletim şirketi olarak belirlenecek şirketin kurucu ortaklarının ulusal sayısal karasal televizyon yayın lisansına sahip olması gerekiyor. Mahkemenin aldığı yürütmenin durdurulması kararı sonrası RTÜK'ün açıklaması ile bu lisansa sahip hiç bir yayıncı kuruluş olmadığı düşünüldüğünde aslında ortada 6112'de tariflenen bir şirketin bulunmaması gerekiyor. İşin aslı zaten RTÜK tarafından seçilen bir şirket de yok. TRT ile birlikte 17 yayıncının kurduğu ve kısa adı ANTEN A.Ş. olan şirket, RTÜK'ün verdiği izin ile deneme yayınları yapıyor, ama 6112 sayılı yasaya göre, mevcut haliyle bu şirketin RTÜK tarafından verici tesis ve işletim şirketi olarak tespit edilmesi, bence, olanaklı değil. 
Peki, bundan sonra ne olacak? Öncelikle T.B.M.M.'nin açılması beklenecek. Çünkü 6112 sayılı yasanın geçici maddesinde lisans ihalelerinin yasanın yürürlüğe girmesinin ardından 2 yıl içinde tamamlanmış olması gerekiyor. Zaten ulusal lisans ihalelerinin iptal gerekçelerinden birisinin de bu olduğu söyleniyor. Bu durumda 6112'de değişiklik yapılarak RTÜK'e yeniden ihale için süre tanınması zorunlu. Ardından tekrar ihale duyurusu ve ihale yapılacak. İhalede ulusal lisans almaya hak kazanan 33 + TRT'nin en az 10 tanesinin ortaklığında kurulacak şirketlerden birisi RTÜK tarafından seçilecek. Bu seçilen şirket sayısal karasal şebekeyi kurup işletme hakkına sahip olacak. 
Sunumda doğru yansıyı kullandım. Carlota Perez, iktisat profesörü. Estonya'nın Talin kentinde bir üniversitede de ders verse bile aslında Londra'da yaşıyor. Schumpeter'in döngülerinden yola çıkarak ileri sürdüğü bir tez var. Fırsat penceresi olarak dilimize çevirebileceğim bu teze göre teknolojik atılımda geri kalmış ülkeler, teknolojinin değiştiği dönemde bir fırsat penceresi yakalar. Açıklamak gerekirse, sayısal santraller çıktığında, henüz köylerde analog telefon santralleri bile olmayan dönemi hatırlayabiliriz. O zaman, Avrupa'nın köylerindeki analog santrallerin yerine sayısalların konulması, bizim telefonsuz köylere sayısal santral koymamızdan daha zahmetli ve maliyetliydi. Bu ülkemizde sayısal telefon santralleri konusunda bir uzmanlık gelişmesine yol açmıştı. Benzer bir durum DVB-T ve DVB-T2 şebekeleri için geçerli. Avrupa'nın bir çok ülkesinde DVB-T şebekesi varken T2'nin kurulması zahmetli ve maliyetli. Bu yüzden oralarda T2 pek hızlı gelişmiyor. Bizde ise DVB-T bile olmadığından doğrudan T2 ile başlayacak olmamız, yerli şirketlerin T2'de uzmanlık geliştirmesine olanak verebilir. 
Belki T2'yi bile kurmadan frekansları farklı bir şekilde kullanmak daha mantıklı gelir. Bir sonraki yansıda bu durumu tartıştım.
Almanya'da ilginç gelişmeler oluyor. Sektörümüz bu konuyu ne kadar yakından takip ediyor bilmiyorum. Etse iyi olur demekle yetineyim. Almanya'da DVB-T, beklendiği kadar yaygınlaşmadı. Bunda bir çok sebep aranabilir, ileri sürülebilir. Ancak gerçek değişmiyor: sayısal karasal Almanya'da tutmadı. DVB-T2'nin de çok kazanç sağlamadığını 3 yıllık sınamalarla fark edince, Almanya sayısal karasalı tamamen kapatıp frekansları farklı amaçlar için kullanmayı tartışmaya açmış. Bu yıl sonuna doğru konuda kesin karar belirlenecek. 
Sonuç ne derseniz, epey geciktik ama bu gecikme bir fırsat olabilir, eğer kamuoyunda konuyu tartıştırabilirsek. En çok etkilenecek olan elbette uydu platformları. Düzgün yayın alamadığı için uydu platformunu tercih edenler sayısal karasalı sevecektir. Hibrit çözümler çok tutacaktır. Özellikle DVB-T2 /  IPTV kutuları öne çıkacaktır. Burada HBBTV 1.5'in zorunlu hale getirilmesinin önemini bir kez daha vurgulamak gerekir. Kutu fiyatı ve devlet desteği önemli. En çok kullanılacak olduğu yer ise, şüphesiz evdeki ikinci televizyonlar. 
Sunumun son yansısında Tivilogy.com'a selamlarımı göndermekten geri kalmadım. Benim de arada bir yazılarımın yayınlandığı meslektaşların sitesi, bu alanda Türkçe en iyi kaynak. Değerli kurucularının ikisi ile bir e-söyleşi de gerçekleştirmiştim. Sitenin kurucuları arasında yer alıp, iş değişikliği nedeniyle platformdan ayrılan kıymetli Uygar ile de ayrı bir söyleşi düşünüyorum. Belki bu yazıyı da tivilogy.com'a okuyabilirsiniz. Onlara ufak da olsa bir katkım olursa sevinirim.

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

IPTV World Forum İstanbul'un ardından

Bu satırları yazarken etkinliğin ikinci günkü programı devam ediyor. İki günlük, oldukça yoğun program tam zamanında başlaması, zaman çizelgesine uygun devam etmesi ile uluslararası bir organizasyon olduğunu belli etti. Katılım ücretinin yüksekliğinin getirdiği en önemli sonuç etkinlik izleyicilerinin gerçekten ilgili kişiler olmasıydı. Sadece ilk gününü takip edebildiğim etkinlikte TTNet ve AirTies CEO'ları gibi çok üst düzey konuşmacılar söz aldı. Oturumların araları, toplantı salonunun önündeki fuayede kurulan sergileri gezmek için yeterli uzunlukta tutulmuştu.  İstanbul'un en kolay ulaşılabilen otellerinden birisi olduğunu düşündüğüm Mövenpick'in seçilmiş IPTV Forum için. Levent metrosunun çıkışında yer alan otel, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet köprüsünün dibinde. Levent metrosundaki otobüs duraklarında Sabiha Gökçen havaalanına direkt giden İETT otobüsü kalkıyor. Zaten Atatürk havaalanına raylı sistemle, aktarmalar yaparak ulaşılabiliyor. Sabah 6 uçağı Atatürk hav

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 1

Yazının başlığını Teknik Değerlendirme - 1 dedim. Bunun bir dizi yazının ilki olduğunu düşünerek öyle yazdım. Pek uzun yazmayacağı, dizi yapmayı düşündüğüm için. Öncelikle Türk Telekom ve TTNet üzerine görüşlerimi yazayım. Etkinliğin ana destekçilerindendi her iki şirket. Türk Telekom'un üst şirket olarak görürsek, ki öyle aslında, Argela, TTNet ile birlikte sergi alanında büyük yer almışlardı. Argela, yazılım geliştirme alanında çalışıyor. TTNet, malum internet servis sağlayıcısı. Türk Telekom'un etkinlikte açıkladığı stratejisine göre IPTV , internet ve Voice over IP (IP üzerinden ses:VOIP) hizmetini TTNet üzerinden sunacak. İnternet ve telefonu tek faturada birleştirmeyen Türk Telekom, üç hizmet için tek fatura dönemine geçmeyi planlıyor. IPTV'yi itici güç olarak kullanacak. 3 farklı ekrandan (telefon, televizyon ve bilgisayar) televizyon izlemenin olanaklı olacağı ileri sürülüyor. Planlaması kolay, uygulaması ise zor bir hizmet IPTV. Multicast broadband internet bağl

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

Genç Kızlar Labirentinin Esrarı / Eduardo Mendoza

Facebook, Trends ve Twitter hesaplarımdan #hergünebirkitap etiketiyle paylaşım yapmaya başlayalı okuyacağın kitapları nasıl seçiyorsun diye soranlar oluyor. İşin doğrusu özel bir yöntemim yok. Tanıtım yazıları, dergilerdeki söyleşiler yol gösterici olsa da nokta atışı öneriler, tanıdıkların tavsiyelerinden çıkıyor.  Bu kısa ve belki de gereksiz girişin ardından gelelim Eduardo Mendoza'dan okuduğum ilk eser olan Genç Kızlar Labirentinin Esrarı romanına. Öncelikle bu romanı okumama vesile olan sevgili kızıma teşekkür ediyorum. Onun isteği ile sahafta bulup satın aldım Mendoza'nın 1990 yılında Remzi Kitabevi'nden çıkan romanını. Fransızca'dan Hüseyün Boysan çevirmiş dilimize. Neden orijinal dilinden çevrilmemiş anlamadım.  Roman, İspanya yakın tarihini kısaca özetleyen bir önsöz ile yayınlansaydı çok iyi olurdu diye düşündüm okuduktan sonra. Franco kimdir, 1936 - 1939 arasında yaşanılan İspanya İç Savaşı neden çıktı, kim kiminle savaştı gibi temel bilgileri bilmeden de oku

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gençlik, Mareş

Bayram Usta Yaprak Kebap, Yıldız / ANKARA

Ünü kulaktan kulağa yayılan mekanlardan birisi Bayram Usta. Çankaya'dan Oran yönüne giderken solunuzda Korman sitesini gördüğünüzde sol tarafa yanaşın. İlk kavşaktan sola döneceksiniz, Ukrayna caddesi, bu döndüğünüz yokuş aşağı doğru giden caddenin adı. İşte Ukrayna caddesinde sol kolunuzda kalacak Bayram Usta / Yaprak Kebap adlı mekan.  Oran yönünden Yıldız'a doğru inerken ise Yıldız dolmuşlarının son durağını referans noktası olarak alabilirsiniz. Yıldız dolmuşlarının son durağının olduğu kavşaktan sağa dönmeniz gerekiyor. Bir başka referans noktası ise elbette Hollanda Elçiliği. Elçilik ile yolun ters taraflarında kalıyor, buna dikkat etmek gerekli.  Bayram Usta, aslında Konya yolu üzerinde açılmış ilk olarak. Lezzetli kebaplarına ilişkin ilk yorumlar o günlerden. Yıldız'daki mekana gittiğimde servis oldukça hızlıydı.  Humus, yoğurtlu semiz, salata ve ezme ikram olarak sunuluyor Meşhur yaprak kebabı Adından anlaşılacağı üzere yaprak kebabı ile ünlü. Ant